SERT OLMA KIRILIRSIN YUMUŞAK OLMA EZİLİRSİN!
Karanlık çağ denilen dönemler, tarihin izini sürdüğümüz zaman insanlığın zulme uğradığı dönemler olmakla birlikte, öğretici değer taşıması gereken aralıklar aslında…
Toplumu zehirleyen organizmaya dönüşen, hayatı nefessiz bırakan, bilim, ilim değil dogma üreten, özgür düşünce değil itaat kültürünü benimseyen yaşam felsefesi…
Karanlık çağa,’’ greve giden zekanın çağı’’ diyebilir miyiz? İlim cesaret verirken, cehaletin küstahlık barındıran duruşu…
Gelişmiş toplumlar, sağduyu, vicdan, bilim, ilim ile kolektif bilinci beslerken, gelişmemiş toplumlar, öfke, nefret, gündelik çıkar ilişkileri ile, her esen rüzgara sallanan çaresiz bir dal gibi, insan ruhunun maddeye galebe çaldığı bir bilinçle kolektifi besliyor.
Değer kavramından habersiz, aklını kullanmanın perdelendiği, başka amaçların aracı olduğu, kendisinin amacından bir haber ağaçların arasında kaybolup her geçen gün ormanı göremeden yaşadığı bir gezegene dönüşen, dünya sahnesi …
Ahlaki pusulan, senin geminin rotadan ayrılmaması için önemli ve değerli.
Beynin ve vicdanın ise, her geçen gün küçülürse, zamanla aptallaşır ve yarı uykuda, yarı uyanık yaşar geçersin bu gezegenden…
Sürekli ne gündemde ise, izler ve normalleştirirsin zamanla…
‘’Bal tutan parmağını yalar’’ atasözü ile, her yaptığını kitabına uydurursun zamanla…
Alışırsın…
Ortalama olursun…
Meraksızlık, özensizlik, kolaycılık, bastığın zemin olur.
Nemli hava gibi, zihnini zamanla çürütür.
Emek, yerini kestirme yollara bırakır.
Derinlik yüzeysellik ile, liyakat gösteri ile, sınanır.
Algoritmalar, yankı odaları toplumsal iklimi dönüştürür.
Alışırsın, unutursun, tepkisizleşirsin günden güne…
Popülizm, oksijenini buradan alır.
Saygı, empati, edep, ahlak, özgünlük, eleştirel düşünce liyakat, yaratıcılık, vicdan, kalite tozlu rafların arasındaki tarihin sayfalarında, rastladığın ifadeler olmuştur.
Kıyı, gözden kaybolmuştur.
Kağıdı eline alır ve bir anlığına dünyayı susturursun.
Kendinle baş başa kalır ve öncelikle kendine haksızlık ettiğini fark edersin.
Sonra, bütüne yaptığını fark eder ve yıllarca taşıyacağın bir ağırlığı omzunu alır ve söz verirsin kendine. Cesaret zafere, korkaklık ise ölüme götürür.
Kararlı ve başın dik olarak ne sert ne de yumuşak, sevgi ve merhamet yumağında, iyilik, güzellik ve doğruluk gövdesinde ufka yükselirsin.
Ve yeniden, bir söz verirsin kendine!!
Vicdan ve merhametin sesi olacağım !!!
Kalpsiz dünyanın kalbi olacağım !!!
Allah ile yürümeye başlayacağım!!!
Kırılmamak için sert değil.
Ezilmemek için de, yumuşaklık yerine yoğurduğum hamurun püf noktası keskinlikler değil,kıvam olacak.
Ekranlarla dolu hız çağında, kalıcılık ve derinleşmeyi, sonsuzluk hissini geçmişle bağ kurarak, nostaljik enstrümanlar ile, kitap sayfalarında canlandıracağım.
Düşünceler akarken, güçlü metinler hayalleri besleyen imgelere dönüşürken, dokusu, kokusu ile duyusal deneyim yaşayan kitapseverler her geçen gün artarak kültürel mirasımızı koruyacak.
Sevgi ve Saygıyla
Mehtap Hersek Akkoyunlu
